26 Mart 2013 Salı

Murakami ve Ölüm

Haruki Murakami'nin İmkansızın Şarkısı(Noruvei no mori) isimli kitabından:

"Ama unutmak için ne kadar çabalarsam çabalayayım,yüreğimin ta derinliklerinde,kenar çizgileri belirsiz bir boşluk öylece duruyordu.Sonra,zamanla,bu boşluk giderek daha belirgin ve daha saf bir biçim almaya başladı.Bu şeklin üzerine sözcükler kondurabildim.Aşağı yukarı şöyleydi:

ÖLÜM YAŞAMIN KARŞITI OLARAK DEĞİL,PARÇASI OLARAK VARDIR

Bir kez sözcüklere döküldüğünde pek sıradan görünüyor,ama o zamanlar,sözcükler biçiminde değildi,bir boşluktu,yüreğimin ta derinliklerinde hissettiğim.Ölüm,kağıt bastırgacının içinde de vardı,tıpkı bilardo masasının üstünde sıralanmış dört tane kırmızı beyaz topun içinde olduğu gibi.

Haruki Murakami

O zamana kadar ölümü hep bağımsız,yaşamdan tümüyle ayrı bir varlık olarak kabul etmiştim.Başka bir deyişle:"Bir gün gelir ölüm biz ister istemez kollarına alır.Ama buna karşılık,o günden önce bize hiç dokunmaz."Bu mantığımı her türlü sınamadan geçebilecek kadar doğru buluyordum.Yaşam bu yandaydı,ölüm öte yanda.

Ama,Kizuki'nin öldüğü geceden başlayarak artık ölümü (ve yaşamı) böylesine basit bir biçimde düşünemez oldum.Ölüm yaşamın karşıtı değildi artık.Ölüm,daha hayatımın başlangıcından itibaren yaşamımın bir parçasıydı,istesem de,istemesem de,bilmezlikten asla gelemeyeceğim bir olgu.Ve ölüm beni de ele geçirmişti,Kizuki'yi,on yedi yaşının o mayıs gecesinde,alıp götürdüğü anda."

"...doğrusu şuydu:ölüm,çok canlı bir gerçekti."

"Tam yaşamın orta yerindeyken,her şey ölümün çevresinde dönüyordu."

 

21 Mart 2013 Perşembe

Geleneksel 57. Kadıköy Kitap Turu

Değerli misafirler,dostlarım!

Geleneksel Kadıköy Kitap Turumuzun 57.'sinde sizlerle biraraya gelmekten mutluluk duyuyorum!

Turumuza başlamadan önce gideceğimiz yerlerle ilgili biraz bahsetmek istiyorum.Yoksa size olan seslenişim standart-sıkıcı bir kürsü konuşması haline gelmeyecek.

Turumuzun birinci ayağı Seyhan müzik-kitabevi olup bilhassa şahsım adına Varlık Yayınları'nın standı hükmündedir(Tolstoy,Kafka,Dostoyevski dolu kitap rafları).

İkinci durak noktamız YKY Kitabevi.Özellikle hikaye,roman vesair türlerdeki kitaplar ile prestij eserlerin muhteşem bileşimi olarak öne çıkmaktadır.Naçizane fikrim;YKY'nin asıl muhteşemliği,frankofon çizgi romanların ülkemizdeki tek adresi sayılabilecek olması nedeniyledir.

Üçüncü kitabevimiz,İş Bankası Kültür Yayınları Kitabevi.Kanaatimce son zamanlarda İş Bankası Kültür Yayınları,Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi ile vaktinde Güven Yayınevi'nin Şaheser Romanları veya Varlık Yayınları'nın cep kitapları sayesinde anıldıkları "kült yayınevi" olma aşamasına gelmiştir.

Dördüncü menzilimiz,Büyülü Dükkan.Çizgi roman denince akla nasıl Kadıköy geliyorsa,Kadıköy'de de benzer kitabevleri arasından kolaylıkla sıyrılmayı başarıyor.Haliyle kitap turumuzda kendisine yer vermemek olmazdı.

Şimdiden turumuzun güzel bir şekilde geçmesini temenni eder,iyi günler dilerim.Bol kitaplı,boş cüzdanlı(!) günler!

 

14 Mart 2013 Perşembe

Kaybedenler,Kaybolmuşlar

Aşağıdaki metin,Erken Kaybedenler(Emrah Serbes,İletişim Yayınları)'den alıntıdır.

 

"Rastgele bir numara çevirdim,genç bir kız açtı.

"Pardon devlet memuru musunuz?"

"Sapık mısınız?"

"Hayır.Memur musunuz?"

"Değilim."

"Güzel.Ben sapık değilim siz de memur değilsiniz.Peki o zaman bu şehrin en işlek caddesi hangisi acaba?Herkesin bir gün mutlaka geçeceği cadde."

"Ne bileyim,İstiklal Caddesi herhalde.Sen kimsin?"

"Bu hayatta rastgele çevirdiği telefon numaralarında karşısına çıkan seslerden başka kimsesi kalmamış biriyim.Belki de ben senin şuuraltınım."

"Kaç yaşındasın sen?"

"Beni boşver.Konu ben değilim ki.Hiçbir zaman da olmadım.Asıl sen kimsin?Senin heyecanların neler,tutkuların neler,hayal kırıklıkların neler?Şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın?Seni karşılıksız seven insan kimdir,ne bok yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir?Eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara,halini hatırını sor bu vesileyle.Yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında,ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın.Bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin.Çünkü büyük bir tecrübeyle konuşuyorum,tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden daha çok ıstırap çektim.İstersen sonra yine araşalım,daha 64 dakika bedava konuşma hakkım var çünkü."

 

12 Mart 2013 Salı

Uzaylıların İstilası

Marvel'ın bedava sayıları uzaylıları çok sevindirmiş.Hatta o kadar ki Comixology'nin server'larını zorlamışlar.

İnanmıyor musunuz?Bu da Comixology CEO'sunun duruma açıklaması: http://blog.comixology.com/2013/03/11/message-from-the-ceo/

 

10 Mart 2013 Pazar

Uzaylılara Sesleniş

Bu satırları yalnız ve sefil bloğumdan boşluğa,uzaya hatta uzaylılara yazılmış olarak değerlendirebilirsiniz(uzaylılara açıklama yapıyor olmam;bu satırları birilerinin okumasından,okuyanların da aşağıdaki mevzuyla ilgileniyor olmasından daha mantıklı):

 


Hey millet, evvribodii!!!

Comixology'de Marvel'ın 700'ü aşkın serisinin 1. sayıları ücretsiz!

Üstelik "Marvel Now" da dahil!!!

 

7 Mart 2013 Perşembe

yeraltımdan notlar

odamın kapısına bir ahşap levha asmak istiyorum üstüne eciş bücüş bir şekilde "yeraltı" kazınmış olan.belki beynimin derinliklerine kazınmış olan yeraltım böylece yerüstüne çıkar.veya bilmiyorum,yerüstündekiler yeraltına iner de yer değiştirmiş oluruz bir sabah.herkesin bir yeraltı'sı var mıdır zannetmem ama çok umurumda da değil açıkçası.ama bir gün eğer yer değiştirecek olursak yukarda çok daha az kişi olacak eminim.belki o zaman dünya için çok daha iyi olur.veya olmaz da çok kibirli davranıyorumdur.ama yine de o gün sulusepken yağar.dışarı çıkarım.yürürüm.yürürüm.yine yürürüm.esen rüzgarın sesini dinlerim,sessizliği dinlerim.sonra bugüne kadar beğendiğim bütün müzikleri,filmleri,kitapları,herşeyi biraraya getiririm.sizi temin ederim ki o zaman etrafımda daha çok kişi olur benimle birlikte göğe bakan.geri kalan herşeyi de gömeriz bir daha yerüstüne çıkmamaları dileğiyle...

"it all came so close to never happening.this life came so close to never happening."

 

1 Mart 2013 Cuma

Delilik,Prince Igor ve 25th Hour Üzerine...(01.03.2013 notlar)

Bugün kafam bayağı bi karışık.Esasında hepsinin üstüne salya sümük ağlamak rahatlatıcı olabilirdi(Bu aralar biraz daha duygusalım herhalde).Bense oturmuş blog yazıyorum(Prince Igor dinleyerek).Aklıma 25th Hour'da James Brogan'ın Monty'e olan sözleri geliyor:

"We'll drive. Keep driving. Head out to the middle of nowhere, take that road as far as it takes us. You've never been west of Philly, have ya? This is a beautiful country, Monty, it's beautiful out there, like a different world. Mountains, hills, cows, farms, and white churches. I drove out west with your mother one time, before you was born. Brooklyn to the Pacific in three days. Just enough money for gas, sandwiches, and coffee, but we made it. Every man, woman, and child alive should see the desert one time before they die. Nothin' at all for miles around. Nothin' but sand and rocks and cactus and blue sky. Not a soul in sight. No sirens. No car alarms. Nobody honkin' atcha. No madmen cursin' or pissin' in the streets. You find the silence out there, you find the peace. You can find God. So we drive west, keep driving till we find a nice little town. These towns out in the desert, you know why they got there? People wanted to get way from somewhere else. The desert's for startin' over. Find a bar and I'll buy us drinks. I haven't had a drink in two years, but I'll have one with you, one last whisky with my boy. Take our time with it, taste the barley, let it linger. And then I'll go. I'll tell you don't ever write me, don't ever visit, I'll tell you I believe in God's kingdom and I'll see you and your mother again, but not in this lifetime. You'll get a job somewhere, a job that pays cash, a boss who doesn't ask questions, and you make a new life and you never come back. Monty, people like you, it's a gift, you'll make friends wherever you go. You're going to work hard, you're going to keep your head down and your mouth shut. You're going to make yourself a new home out there. You're a New Yorker, that won't ever change. You got New York in your bones. Spend the rest of your life out west but you're still a New Yorker. You'll miss your friends, you'll miss your dog, but you're strong. You got your mother's backbone in you, you're strong like she was. You find the right people, and you get yourself papers, a driver's license. You forget your old life, you can't come back, you can't call, you can't write. You never look back. You make a new life for yourself and you live it, you hear me? You live your live the way it should have been. But maybe, this is dangerous, but maybe after a few years you send word to Naturelle. You get yourself a new family and you raise them right, you hear me? Give them a good life, Monty. Give them what they need. You have a son, maybe you name him James, it's a good strong name, and maybe one day years from now years after I'm dead and gone reunited with your dear ma, you gather your whole family around and tell them the truth, who you are, where you come from, you tell them the whole story. Then you ask them if they know how lucky there are to be there. It all came so close to never happening. This life came so close to never happening."(http://www.imdb.com/title/tt0307901/quotes?qt=qt0467703)

Ve son olarak bu satırları okuyanlara-ki çok saçma bir noktadalar şu an bu yazıyı okumakla- Pilli Bebek'ten Delilik isimli parçayı yolluyorum:

Tuhaf rastlantılar tuhaf temaslar

Önüne geçemediğim bir deliliğe dönüşmüş.

 

28.02.2013 Perşembe Notlar

Özgür Mumcu'nun "komedyenler iktidarı" yazısı ilginç.(radikal gazetesi)

Tayfun Atay'ın Behzat Ç.'yi "Boyalı Kuş"'a(jerzy kosinski) benzetmesi güzel oldu.(radikal)

Altyazı dergisinin Eylül 2010 sayısına göz atıyordum.Nolan sinemasına dair güzel bir inceleme var.kısa kısa notlarım:

"Tabula rasa" boş levha; "terra incognito" bilinmeyen alan,bilinmezler ülkesi.Memento'da ten,Inception'da "rüya içinde rüya",The Dark Knight Rises'ta "pit(çukur)" terra incognito'yu temsil ediyor.ayrıca Inception'da Nolan,sinema perdesinin kendisini de terra incognito'ya çeviriyor(son sahnedeki belirsizlik ve kurgunun bildik kurallara uymaması).terra incognito bana Murakami'nin 1q84 ündeki "Kediler Şehri"'ni hatırlattı.Bi de Inception'da mimar kızın isminin Ariadne olması da terra incognito'yu doğruluyormuş.çünkü mitolojide Minotaur'u labirentten kurtaran kişinin ismi de Ariadne'ymiş.(labirent=terra incognito)