13 Aralık 2013 Cuma

Hediye

Bugün birine hediye aldım.
Kim bilmiyordum.
Hala bilmiyorum.
O da beni bilmiyor.
Hayır, bu bir aşk hikayesi değil.
“Niye” diye sordu.
“Mutlu ol” dedim.
“Korkma önce” diye ekledim.
“Korktum” dedi.
“İstersen paketi ben açayım” dedim.
“Tamam” dedi.
“Gideceği yere ulaşmadı herhalde bu hediye” dedi, şaşırarak.
“Önemli değil” dedim.
“Sadece, mutlu ol.
Hem, anlatacak saçma bi anın oldu böylece. Günlüğüne de yazarsın.
Mutlu ol, uçan balon gören bi çocuk gibi.”
……….
“Teşekkürler”, dedi.


“Toza dumana gidelim yine, şenliğin kalbine. Çünkü ölüm döşeğinde bir ihtiyar tanımıştım. İnsanlara gerçekten bakmak istiyorsan oğlum, onların sana bakamayacağı bir yere git demişti. Kıyametin ortasına git. O kadar yaşlıydı ki, öldükten bir hafta sonra sanki on sene önce ölmüş gibi düşünmeye başlamıştı herkes. Ölenlerin ölü taklidi yaptığını düşünüyordum ben o zaman. Yaşayanların yaşıyor taklidi yaptığını hissediyorum şimdi. Toplum değil toplu mezar. On bir yıldır sabah yatıp öğlen kalkıyorum. Hava kararana kadar geçmiyor dalgınlığım. Belki de uykuda kaybettiğim bir şeyleri arıyorum. Kimi görsem rüyalardan bahsediyorum. Oysaki hatıralardan konuşmak lazım. Rüyalardan daha karanlık hatıralar var. Daha çok fikir verir biri hakkında.”
“Kar taneleri birbirine benzemez. Sözcükler de benzemez. Ama bir cümle bir başka cümleyi hatırlatır her zaman. Koşan atlar düşen atları. Yağmur yağar, durur, tekrar başlar. Yanlış yolda yürümek doğru yolda beklemekten iyidir oğlum. Spermden mezara kadar. Karanlıkta herkesle çarpışabilir insan. Yalan mı söylüyorum yine, olsun. Sen biliyorsun nasılsa. Bir sürü doğru söyledik ama hiç burnumuz kısalmadı.”(Emrah Serbes)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder